bugün

entry'ler (102)

allah a inanmanın dayanılmaz hafifliği

kişinin kendi "hafifliğidir."

allah sonradan monte edilmiştir.

makata.

ağlayan galatasaraylılara ilk cevabımız

angut.com bakalım bu götoluş hareketi üzerine,

-o onun bunun evladı galatasaraylılar o şişeyi bizim tribünlerimize attılar, ordan seken şişe keita'ya geldi hüüü :'(((

tarzı bir haber yapacak mı?

ulan taraf'tan ne farkı var şimdi bu sitenin?

yalan yanlış haberlerle rakibe bok at. hakaret et.

bakalım, özür dileyecekler mi?

ben hiç sanmıyorum, o yüz var mı onlarda??

atınca attık diyecek "dürüstlük" var mı?

atmadık deyip "attığı kanıtlanınca" yapacakları dansözlükten iyidir.

kıvırın. para yapıştıracağım.

kıvanç tatlıtuğ

dizisinde kimle yatmış, takip etmiyorum bilmiyorum ancak, bu adam zamanında azra akın'ı aldatmışken onla ilgili yeterli veriyi elde etmiştim.

bir insan "resmi olarak dünyanın en güzel kızını" aldatır mı lan?

mantığa bak.

diş hekimlerinin levhaları

türk diş hekimleri birliği'nin kuralına göre;

siyah-beyaz, 1 adet!, belli ebatlarda(90'a 75 max. diye hatırlıyorum) olmalıdır.

aksi takdirde davrananlara tüketici hakları doğrultusunda dava açabilirsiniz elbet, ama burası türkiye, tazminat alana kadar tazminatın karesi kadar masraf yaparsınız.

aman diyim.

25 ekim 2009 antu com site görseli

ciddi anlamda söylüyorum bunu, en ufak kinaye yok:

fenerbahçe taraftarı bir ilkokul öğrencisine "galatasaray'ın mor formasıyla ilgili espri yap." dense; zannediyorum bu olurdu. milka ineği.

antu.com yöneticileri kaç yaşındadır bilmem, ancak zeka yaşı ölçümlerini elimize belgeleriyle veriyorlar, sağolsunlar.

rıdvan dilmen

18 ekim 2009 gaziantepspor fenerbahçe maçı sonrası fenerbahçeli oyuncuların yorulduklarına ve 60'tan sonra oyundan düştüklerine değiniyor.

galatasaray ankaragücü'ne mağlup olduğunda, galatasaray'ın haftalardır süren kötü gidişatının patlama maçı olduğunu söylemişti.

sonra da tarafsız olduğuna inanmamızı bekliyor. fener, haftalardır barça'yı andırıyor çünkü...

fenerbahçe

o değil de "galatasaray balonu" diye vıkvıklayan taraftarını şimdi bekliyorum tanımlamaya.

ne top oynuyorsunuz be 9 haftadır, aslanlarım benim.

hayatın gerçekleri

ne kadar el bebek gül bebek yetiştirilmiş olursan ol, cinsiyetin ne olursa olsun, bir yaştan sonra dışarıda, "gerçek" hayatta, ailenin sana gösterdiği acıma ve şefkat duygularının milyonda birini göstermeyecek insanlarla başbaşa kalacaksın.

bu periyoda dayanma gücü ve müddeti, kişinin sağlamlığı kadar çekirdek ailenin hayatta ve "arkanda" kalma süresine bağlı...

o müddeti uzatmak da senin kendi aileni yaratabilmene..

mango nun ne olduğunu bilmeyen çocuk

ileride meyve olanını değil de, mağaza olanını bilmek istemeyecektir, soyunma kabininin önünde beklenen yarım saatler nedeniyle. tiksinecektir...

ali ipek

sezonun başında; alınan galatasaray ve fenerbahçe mağlubiyetleri sonrası erhan altın'a mesaj vermek istercesine, "takım hiç beklediğimiz gibi değil" buyurmuştu.

kendisine iki sorum olabilir naçizane:

1) sezon başında galatasaray ve fenerbahçe'ye mağlup olmak beklemediğin bir sonuç muydu? 1 puan bile iyi sayılabilir zira.

2) erhan hoca'dan vasatın dahi altı bir kadroyla ne yapmasını bekledin? zira şu anda evinde anadolu takımlarını dahi yenemiyorsun.

aynaya bak ali ipek. bu takımı sen yarattın.

esra ceyda kardeşler

dolly'i kopyaladığımız makinenin içine 100 gr. boşluk, 200 gr. endam, 300 gr. yol yordam bilmezlik, 250 gr. adamsendecilik, 150 gr. dd göğüs implantı, 400 gr. makyaj malzemesi, 30 gr. parayla faaliyet gösterebilite ekliyoruz. düğmeye basıyoruz. aa o da ne? petek dinçöz! hemen öldürüp gömüyoruz. 50 gr. daha boşluk ekliyoruz, tam düğmeye basarken elimiz titriyor, 2 kez basıyoruz, ortaya bunlar çıkıyor. öyle yani. ne azı ne fazlası.

ateist

özellikle ülkemizde; bu kişilerin "yanacaksın!", "kuran'daki şu ayete bak!", "şüphesiz ki" şeklinde uyarılma çabaları, az buz değil, oldukça ironiktir.

-bak!
-neye?
-aaaal!
-neyi?
-yaaan!
-olm iyi misin?
-okuu!
-sen de...

semt bilgisayarcılarının kazıklama geleneği

mutlaka "bunların bize gelişi x abi" diyen bir asistanları bulunur bunların yanında, yıldız tornavida uzatan.

cep telefonuna sevgili ismini kaydetme biçimleri

rehberi bozmadan ilişkiyi detay da olsa olumsuz etkilememek adına "isim sonuna <3 eklemek" akıllıca olur.

ateist

tüm insanlık.

geçmişte inanılmış, "tedavülden kalkmış" thor, zeus ya da afrodite inanmadığınızda, amon ra size bir anlam ifade etmediğinde o inanış sistemleri açısından ateistsinizdir.

çünkü insanlık ancak bronz çağı gibi çağlarda, örneğin güneşin doğuşunu "bir tanrı olmalı ki bu ışık kaynağını hareket ettirebilsin" olarak irdelemiştir.

günümüzde, 21. yüzyılda bilimsel olarak tonlarca kanıt, açıklama varken, antik mitlere, çok eski "yüce yaratıcı" karalamalarına tapınmanın anlamı da dünyada ne kadar gerizekalı olduğunun istatistiki bir değerini elde edebilmek olsa gerek.

malesef şöyle bir durum var ki, dilden dile dolanan efsaneler tarihte ne kadar geri gidiyorsa o kadar kabul görülebiliyor oluyor mankafalar tarafından.

bu tiplere "zeus" dediğinizde "hadi age of atalım"dan daha manadar bir cümle kurmalarını bekleyemezsiniz. hikayedir onlar için.

tapındıklarının; zeus'la, goblinlerle tek farkının kitap olması mıdır inanmalarını sağlayan?

hem de %100 kendiyle çelişen bir kitap.

hatta ben onlara "kitaplar serisi" demeyi ayrıca seviyorum. aynı yaratıcının elinden çıkmışlar ya.

neden?

islam, yahudilik ve hristiyanlık birbirlerini sindiremeyecek kadar büyük topluluklara ve güce sahip oldukları için.

"aynı yaratıcının elinden" teorisinin kabul gördüğü dönemlerde birinin hakimiyeti üstün olsaydı, işte o zaman "senin yaratıcın"ın sonu zeus'tan farklı mı olurdu onu bilemeyeceğim. kitap yazmak sorun olmasa gerek, zeus da "birine yazdırırdı" değil mi?

son olarak, şöyle bir topluluk da var yaşadığımız çevrede:

"ben tanrının canlıları yarattığına, evrimin ondan sonra devreye girdiğine inanıyorum."

bu tip düşünenler, en kolay yolu seçmişler ki ben buna "suyundan da koyayım mı?" diyorum.

zira; bilim ve din, düzgünce bakıldığında taban tabana zıt alanlardır.

nasıl?

din sorgulatmaz. bilim sorgulamak zorundadır.
din araştırma yaptırmaz. bilim araştırma yapıldığı sürece değerlidir.
din kabullenir. bilim asla kabullenmez.

burası çok önemli(taban tabana zıtlığın esas argümanı);

bilim yaptığı deneylerde, yaptığı araştırmalarda, yaptığı kazılarda tek bir şeyi amaçlar: sorgulayarak doğruya ulaşmak.

din, araştırma, deney, sorgulamak yaptırmadan "doğruya ulaştığını belirtir."

bu kadar kibirli bir terör aracı daha göremezsiniz.

sonuç olarak;

suyundan da koy'cu olmayın.

antik mit'lere inanmaya çok mu meyillisiniz?

21. yüzyılda yaşıyoruz.

güneşin nasıl doğduğunu, kimyasal reaksiyonların nasıl gerçekleştiğini, nükleotidinden tut antijenini, mars'taki sudan tut termodinamik yasalarını,

hemen hemen her şeyi biliyoruz.

artık doldurulması gereken "tanrı" boşluğu yok.

ha diyorsanız ki "tanrı'nın yokluğunu ispat edemezsin", "orada dur" derim.

bu evrende varlığını ispatlayamayacağın milyonlarca şey var.

ben sana "mars'ın yörüngesinde 10 cm. uzunluğunda kutsal yarrak dönüyor" desem,

teleskoplar küçüklüğünden dolayı göremese;

sana okullarında, evinde bu anlatılsa;

3 yaşından itibaren bu fikir empoze edilse;

dilden dile "kutsal yarrak mars'ı 2'ye bölmüş" gibi hikayeler anlatılsa

senin 5 nesil sonra doğacak veledin "yarrak hastası" olur mu olmaz mı?

bir düşün bakalım.

şimdi neye inandığını düşün.

"yarrak olur mu lan?" demeden, "tanrı'nın varlığına dair bir kanıt" düşün.

"bu muhteşem düzen" demeden, "hemen hemen hepsi açıklanıyor, açıklanacak" diyeyim ben.

"açıklanmayanlar?" demeden, "yarrağın olmadığı da açıklanmıyor" diyeyim tekrar.

dilden dile geçmiş saçma sapan hikayelere inanan sen; çocuğun aynı yolları izleyerek "yarrakizm"e tapınsa, ne yapardın?

açtım, baktım.

abd'de yaşayanların %45'i dünyanın 10.000 yaşından küçük olduğuna inanıyormuş.

halbuki katolik kilisesi dinozor fosillerinin de varlığını kabul ediyor.

bu nasıl bir cehalettir ki, bilimsel olarak en az 5 milyar yıldır canlıların yaşadığı kanıtlanmışken(kemik açılarak yani, öyle götten değil) hala din, bilimin önünde tutuluyor.

insanların, kitapların safsata olduğunu görmesi için, bilimin yolunu kesip, evrim araştırmacılarının yoluna taş koymamaları için ne yapmak gerekiyor?

baban 10.000 dese, 5 milyar çıksa "vay yalancı pezevenk" dersin.

akıllı bir marangoza "yalancı" demek neden zorlarına gidiyor?

aterozskleroza ulaşma rehberi

çok fazla miktarına;

(bkz: mcdonalds)
(bkz: burger king)
(bkz: kentucky fried chicken)
(bkz: pizza hut) vs. restoranlarda ulaşabilirsiniz bu rehberin.

örneğin mcdonalds'larda kalp vakfına ait bağış kutuları bulunmakta. "biz yaptık, biz temizleriz" mottosunda olsalar gerek. (bkz: sıçıp sıvamak)

aterozskleroza ulaşma rehberi

damarlarımı nasıl tıkarım, daha sağlıksız nasıl beslenebilirim, hangi durumda kulaklarımdan kan çıkarak ölebilirim(çok havalı) diye düşünen türk gençliğinin elinden düşürmediği, 2 satırlık rehber.

1. kahvaltı en önemli öğün. daha ilk öğünden damarlarımızı düşük konsantrasyondaki(low density lipoprotein, tahlillerde ldl diye geçer) yağlarla nasıl doldururuz? en doğrusu için; (bkz: mcdonalds kahvaltı)

2. ilk öğünün üzerinden 3 4 saat geçmesini bekleyelim. hadi burger king yiyelim. bakalım? bir menü 6 tl, iki menü 8 tl. aaa ne de güzel! böylece beyne giden kan akımına daha öğle yemeğinde büyük bir darbe vurabiliriz. ver oradan 2 menü, çok da hesaplı.

3. akşam 8'e doğru bir daha kurt gibi acıkalım, ne de olsa fast food'un doyuruculuğu uzun vade(uzun vade de 2 saat) 0'dır. hemen pizza hut'a girelim. o da nesi? sınırsız hamur işi, üzerinde az doymuş yağlarıyla, hem de uygun fiyata. hemen girip arkadaşın 12 dilimlik rekorunu kıralım, göğsümüze yavaştan giren ağrıları önemsemeyelim.

4. ana 3 öğün harici, bol bol fast food yiyelim, bir tavsiye olarak yedikten sonra anında uyuyalım. o yağlar bir güzel kanımızda dolaşsın, bir güzel depolansın. lazım olur.

afiyet olsun türk gençliği. iyi by-pass'lar.

aterozskleroz

yüksek kolesterole bağlı, -basitçe-damar iç yüzeylerinde meydana gelen deformasyon, sertleşme problemi. günümüzde metabolik sendrom olarak tabir edilen, masabaşı iş sahiplerinin sıklıkla sahip olduğu bir problem. ilerleyen yaşlarda kalp krizlerinin ve inme*lerin en büyük faili.

(bkz: aterozskleroza ulaşma rehberi)

mcdonalds kahvaltı

aterozskleroza ulaşma rehberi'nin ilk adımıdır.

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

yüksek derecede esinlenme ile;

aynı marka, aynı model telefona sahip arkadaşın "ben bu telefonu değiştireceğim, şarjı 1 gün bile idare etmiyor." türevi bir cümle sarfetmesi. yutkunmak. yalandan onaylamak.